Neler oluyor?
Yeni dünya düzeni ve dünyayı yönetmek istedikleri söylenen küreselciler neler yaparlar, neden yaparlar ve nasıl yaparlar. Komplo teorileri olarak açıklanan bu çalışmalar ne kadar gerçektir ve ne kadar etkilidir? Çok kısa olarak öncelikle bilinmesi ve anlaşılması gereken, insanın fıtratıdır. İnsanın fıtratı nefsani (egosentrik, ben bilinci) ve toplumsal (sosyal, biz bilinci) ile şuurlu, iyiyi ve kötüyü, yararlı ve yararsızı, zararlı ve zararsızı ayırd edebilecek bir akıl’a sahip yapı olarak tasarlanmıştır. Bu muhteşem tasarımını yapacağı seçimler doğrultusunda istediği gibi kullanma özgürlüğüne sahiptir, ANCAK uygulamaya geçeceği zaman, yapacağı seçim, kendisin o an’a kadar ki inançları, duygu ve düşünceleri ile toplu fayda sağlamaya dönüştürmesi veya kendi faydasına çıkarcı bir şekilde seçim yapması, insan olma özelliğinin en basit, ilkel ve olumsuz olarak kullanması, insanı şeytani bir canlıya dönüştürür. Peki seçimi neden olumsuz bir şekilde yapar insan? Çünkü yaradılışı bütünsel olarak kavrayamadığı ve yaşamsal varoluş sebebini bilemediği için, bu madde dünyasının tuzaklarına düşer veya düşürülür ve o yüzden seçimini bilerek veya bilmeyerek olumsuz yönde yapar, böylece şeytani insan figürü ortaya çıkar.
Oysa, tabiat ana dediğimiz, insanın dışında ki tüm varlıklar, ki bu taşlardan bitkilere, bitkilerden böceklere ve böceklerden hayvanlara kadar olan tüm canlılar, insanın müdahelesi olmaksızın, bir denge ve ahenk ile yaşamaktadır. İnsanın bedeni dahi, tüm işlevlerini, doğal olarak, bir dengede ve ahenk ile yapar. Öyleyse, bu düzeni hangi akıl bozmaktadır ? İşte anlaşılması gereken bu noktadır ki, insanın, cahili olduğu bu tabiat ana ve dünyasının aslında tüm kainatın BU yaşam boyutunu anlayamamış olmasından dolayı, kendi aklı ile bozmaktadır. İnsanın bir hücre olarak başlayan yaşam hikayesi, anne rahminde iken, BİR hücrenin bölünerek çoğalarak ve beden dediğimiz oluşumun belli bir ölçü, şekil ve çeşitli fıtri (karakteristik, mizaci) özellikleri toplayarak, doğuma hazır nihayi şeklini aldıktan sonra dünya yaşamına doğup, çok kısa sürede bu doğumundan önceki halini ve şuur boyutunu unutarak, doğduğu bu madde alemini, dünyayı, gerçek bir oluşum ve yaşam alanı olarak kabul edip, yaşamın sonsuz bir boyutu gibi algılayıp, bu yaşam boyutunda ebedi kalmak üzere envai çeşit kurgu ve çalışmaları, yaşam tarzı, ve üretimi ile canlılığını (yaşamını) devam ettiren bir yol izler. Ta ki ölüm ile karşılaşana kadar. Ben’lik anlayışında olan bir insan, tüm bu yaşam hareketlerini kendi adına ister, ve kendi maddi ve akli gelişimi için kullanır. Toplumsal anlayış da olan insan ise, tüm bu yaşam hareketlerini, hem kendi hemde diğer insanlar ile paylaşarak birlikte maddi ve akli gelişim sağlamak için ister. İşte tam da bu temel üzerine, iki yoldan birini tercih ederek yaşayan insan, maddi ve akli gelişimini sağlamak için hangi yolu seçtiyse, hem kendi hemde diğer insanların yaşamlarını etkileyecek,
- Olumlu diyebileceğimiz; kendi ve diğer insanların gelişim sağlayabileceği, her insanın özü icabı bu alemde ortaya koyabileceği tüm becerilerini, hünerini sergileyebileceği tüm üretkenliğini yaşamasını ve yaşatması ister ve buna yol verir.
- Olumsuz diyeceğimiz ise; sadece kendi varlığını sürdürmek, güçlendirmek, maddi ve akli gelişim sağlayabilmek adına, diğer insanların aynı şekilde gelişimini istemez ve bunu engellemek üzere çeşitli yollara başvurur.
Örnekle açıklamak gerekirse, en basitinden, uzun boylu olan bir insanın, ağaçta ki bir meyveye kolay erişim sağlayabilmesi ile, ağaçtan alacağı mesela meyve ile, kendi sağlığı ve enerji ihtiyacını karşılayıp, kısa boylu bir insan ile bunu paylaşmaması veya paylaşması arasında yapacağı seçim, onun bencil veya toplumsal birey olma yönünde ki yolunu ve niyetini göstermiş olur. Bu örnek çok çeşitli şekillerde açıklanabilir. Şimdi düşünün ki, kısa boylu olan insan ise, beyin fonksiyonları icabı ile bu meyveye uzanarak değilde, kullanacağı bazı cisim, sopa gibi veya daha gelişkin mekanik bir araç ile erişim sağlayabilsin, o halde o da aynı meyveye ulaşıp, sağlığı ve enerjisi ile erişim sağlayabilir. Burda basit olarak bir meyveye erişerek bir ihtiyacın karşılandığı anlatımı, geliştirilerek tüm yaşam kurgusunu yapabiliriz, ulaşılan meyve, yetiştirilen sebze, keşfedilen bir maden, meyve ve sebzenin birleştirilerek elde edilen yeni bir gıda, yemek…, herneyse, tamamı en temel yaşam faaliyetimizin devam edebilmesi için gereklidir. İkincil olarak keşfettiğimiz, pamuk, yün, lifler ile giyinip kuşanırız, madenler, ağaçlar, taşlar vs ile en basit alet edevatları, barınacağımız evleri, ağır eşyaları taşıyacak basit arabaları vs, üretiriz…bu gelişim ile hem sürekli bilgilenir hemde zahmetli olabilecek yaşamımızı kolaylaştıracak keşifler, icatlar yapıp, en temel hedefimiz olarak koyduğumuz maddi ve akli gelişimimizi sağlayarak uzun süreli yaşamaya çalışırız! Ancak ilk olarak belirttiğimiz, insanın bencil olabilmesi veya toplumsal olabilmesi farkı ile, bir de sadece bencil olmayıp, ayrıca diğer insanların, aynı meyve, sebze, maden, ağaç, taş….ve bunların kullanım şekilleri ile daha başka neler yapılabileceğinin bilgisini paylaşmayıp, üstüne üstlük, diğer insanların erişimini engellemek, gerekirse sadece fiziksel…sınırlar, duvarlar, setler kurmakla kalmayıp, daha öteye giderek, diğer insanlara zarar verebilmek adına ve en nihayetinde de ölümüne sebeb olacak her ne varsa, harekete geçirip, uygulamak niyeti, bir insanda ortaya çıktığı anda, şeytani diyeceğimiz hallerin nasıl oluştuğunu açıkça görebiliriz. İnsanın yapabilecekleri, elde ettiği bilgi ve niyeti doğrultusunda, inanılamayacak boyutlara ulaşabilir, insanın bu boyutta neler yapabildiğini zaten tarih boyunca ve halen gördüğümüz ve bildiğimiz, savaşlar, işkenceler, cinayetler, tecavüzler, kavgalar, dışlamalar, köleleştirmeler, ve envai çeşit olumsuz, yaşam hakkı tanımayan, gelişime izin vermeyen, paylaşmayan, gasp eden, zorbalıkla elinden alan, güya kanunlar ile düzen sağladığını söylerken aslında adaletin bozulduğu, haksızlıkların ortaya çıktığı, artık insanların birbirlerinden koparak, ayrılarak, küserek, ve kavga ederek, cennetten cehenneme çevrilen bir dünya düzenini nasıl oluşturduğunu görmek hiçde zor olmasa gerek! Şeytani düşünceye bürünmüş insan ve insanlar gurubu artık, yaşam faaliyeti için gerekli olan en temel ihtiyaçlardan tutun da, ihtiyaç olmayan zevke dayalı, tüm arzularına kavuşmak ve aynı zamanda bu ihtiyaç ve zevklere başkalaştırdıkları insanların erişimini de engellemek için tüm çaba ve gayretini göstermektedir. Bu amaç uğruna kullanabileceği tüm unsurları tüm yapabilecekleri, çok basit olmakla beraber, uygulanması yönünde çokça çaba, gayret isteyen işlerdir. Basit bir örnek verecek olursak, para kazanmak, güç elde etmek ve ihtiyacımız olan bir şeye erişmenin türlü yolları vardır, ve elbette, gasp ve zorbalık, hırsızlık da bu yollardan bazılarıdır. Bu şekilde bireyler elde etmek ve kazanmak da bir çaba ve gayret ister, ve tabi bu şekilde kazanmaya çalışan ve istediği şeye erişmeye çalışan kişileri engellemek de bir çaba ve gayret ister! Nitekim bu anlayış ile toplum içinde bu olumsuz kişileri durdurmak, engellemek ve gerekirse toplamdan uzaklaştırmak ve hatta ortadan kaldırmak için çeşitli güvenlik birimleri oluşturulmuştur, denetim memuru, zabıta, polis, asker…vs. Tüm bu basitçe anlatılan dünyanın yaşam kurgusu, çok çeşitli şekillere, anlayışlara, davranış şekillerine bürünerek, bu günlere kadar gelmiş ve elbette daha da ileri zamanlara gidecektir, şimdilerde küreselciler ve ulusalcılar diye ayrımı yapılmış, basit tabiri ile, iyiler ve kötülerin, benciller ile toplumsalcıların savaşına dönüşmüştür. Zaten bilebildiğimiz tüm yaşam yani tarih sürecine bakacak olursak, bu hikaye hep bu şekilde yaşanmıştır. Akıl geliştikçe ve teknoloji dediğimiz araçlar ve gereçler geliştikçe, dalda ki meyveye ulaşma savaşı da gelişmiş, engelleme çalışmaları ve becerileri de inanılmaz ve akıl almaz dediğimiz bir şekle dönüşmüştür. Artık, akıl oyunları, inançları değiştirme çabaları, boyun eğdirmek için yapılan ikna edici söylevler, yalanlar, düşünceleri değiştirmek için yapılan yayınlar, algı operasyonları vs vs. Son derece gelişmiştir. Öyle sanıyorum ki, bu yaşam şekli ve yapılanlar, olanlar, yaşananlar gözlemlendiğinde, bugün itibarı ile yaşamımızı tekrar iyi ve güzel günlere, cennete çevirmek için neler yapılabileceği, aslında açıkça düşünülüp görülebilir, anlaşılabilir. O meyve ağacını dikip, meyvesini uzanıp aldıktan sonra paylaşmak ile başlatılacak serüven, bizi bambaşka güzel ve mutlu, çoşkulu bir geleceğe ve yaşama götürmez mi ?