İbrahim Hakkı Hz. Tefvîznâme Şiiri (Açıklamalı)
Hak şerleri hayr eyler
Ârif anı seyreyler
Zan etme ki gayreyler
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Sen Hakk’a tevekkül kıl
Sabreyle ve râzı ol
Tevfiz et ve rahat bul
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Kalbin ana berk eyle
Takdîrini derk eyle
Tedbirini terk eyle
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Bil kâdı-i hâcâti
Terk eyle mürâdâtı
Kıl ana münacâtı
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Bir işi murâd itme
Hak’dandır O red itme
Oldıysa inâd itme
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hakk’ın olıcak işler
Ol hikmetini işler
Boşdur gam u teşvişler
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hep işleri fâyıkdır
Neylerse muvâkıfdır
Birbirine lâyıkdır
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Dilden gamı dûr eyle
Tefviz-i umûr eyle
Rabbinle huzûr eyle
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Sen adli zulüm sanma
Sabr it sakın o sanma
Teslim ol oda yanma
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Dime şu niçün şöyle
Bak sonuna sabr eyle
Yerincedir ol öyle
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hiç kimseye hor bakma
Sen nefsine yan çıkma
İncitme gönül yıkma
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Mü’min işi reng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Âkıl huyu cenk olmaz
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hoş sabır cemilimdir
Allah ki vekilimdir
Takdîr kefîlimdir
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Her dilde ânın adı
Her kuladır imdâdı
Her cânda anın yâdı
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Nâçâr kalacak yerde
Dermân ider ol derde
Nâgah açar ol perde
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Her kuluna her anda
Her anda o bir şânda
Geh kahr u geh ihsânda
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Geh mu’ti vu geh mâni’
Geh hâfıd u geh rÂfi’
Geh dârr u gehi nâfi
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Geh abdin ider ârif
Her kalbi O’dur sârif
Geh eymün u geh hâif
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Geh kalbini boş eyler
Geh aşkına düş eyler
Geh halkını hoş eyler
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Az ye az uyu az iç
Dil gülşenine gel güç
Ten mezlebesinden geç
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Bu nâs ile yorulma
Kalbinden ırağ olma
Nefsinle dahi kalma
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Geçmişle geri kalma
Hâl ile dahi olma
Müstakbele hem dalma
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hem dem âni zikreyle
Hayrân-ı Hak ol söyle
Zirekliği koy şöyle
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Gel hayrete dal bir yol
Koy gafleti hâzır ol
Kendin unut anı bul
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Her sözde bir nasihat var
Her işde ganîmet var
Her nesnede zinet var
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Hep rumuz ve işâretdir
Hep ayn-ı inâyetdir
Hep gâmız ve bişâretdir
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Bil elsine-i halkı
Öğren ebed u hulki
Eklâm-ı Hak ey Hakkı
Mevlâ görelim neyler.Neylerse güzel eyler
Vallah güzel etmiş
Tallah güzel etmiş
Billah güzel etmiş
Allah görelim netmiş.Netmişse güzel etmiş.
‘’Mevla Görelim Neyler. Neylerse Güzel Eyler.’’
Aslında bir çoğumuzun kulağının aşina olduğu bu söz, sabırlı olmamız gereken durumlarda duyduğumuz fakat atasözü mü? şiir mi? olduğunu pek de bilmediğimiz bir sözdür. İşte bu sözler, bu coğrafyada yetişmiş önemli bir âlim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tefvizname adlı şiirinin her dörtlüğünün son mısralarıdır. 1703 yılında Erzurum’da doğan İbrahim Hakkı, küçük yaşta anne ve babasını kaybedince babasının da hocası olan Şeyh Fakirullah’ın talebesi olmak için Siirt’in Tillo ilçesine gitmiş ve ilim tahsilini burada almıştır. Hocasının vefatıyla dergahın başına geçerek kendisi de birçok talebe yetiştirmiştir. Sultan I.Mahmut zamanında İstanbul’a davet edilmiş ve saray kütüphanesinde ilim faaliyetlerine devam etmiştir.1780 yılında Tillo’da vefat eden Erzurumlu İbrahim Hakkı, başta İslami ilimler olmak üzere matematik, astoronomi, anotomi, fizik ve psikoloji bilimlerinde ileri derecede uzmanlaşmıştı. Tüm bu bilgilerini Aslı 2. Cilt olan Marifetname adlı eserinde biraraya getirmiştir. Allah’ı yarattıkları ile tanıma eylemi olan marifetten yola çıkarak yazdığı bu eserde İbrahim Hakkı, fen ilimleri vasıtası ile evrenin yaratılışı, güneş sistemi, dünyanın yuvarlak oluşunu ve bazı matematik bilgilerini sunar. Ayrıca İnsanın yaratılış merhaleleri ve sinir-kas sistemi gibi anotomik özelliklerinin yanı sıra ruhsal özelliklerini de psikolojik yaklaşımlarla açıklamaktadır. Tüm bunları kitabının başında da anlattığı gibi ayetler, hadisler ve İslam alimlerinin görüşleri bağlamında sunmaktadır. Kitabın genel amacı insana önce yaşadığı çevreyi sonra kendisini ve bunun neticesinde yaratıcısı olan Allah’ı tanıtmaktır. İşte bu yüzden de Allah’ın yarattıklarına marifet nazarıyla bakan Erzurumlu İbrahim Hakkı, eserine Marifetname ismini vermiştir. Güneş ve Ay tutulmasını açıklaması, sayıların köklerini bulma ve göz sinerleri hakkındaki tezleri İbrahim Hakkı’nın çağına göre oldukça ileri seviyede olduğunu gösteren örneklerdendir. Marifetname dışında İlahiname adlı bir divanı da bulunan Erzurumlu İbrahim Hakkı ayrıca İnsan psikolojisi bağlamında insan hareketlerinden karakter tahlili konusunda yaptığı açıklamalarla bugün beden dili ve İmogoloji denilen bilimin de kurucusudur.Bunun yanında Siirt’in Tillo ilçesinde, hocası Şeyh Fakirullah için yaptığı türbede ekinoks zamanı olan 21 Mart’ta karşı tepeden doğan güneşin kurduğu optik sistemle hocasının sandukasındaki sarığa vurması, optik alanındaki dehasını gösterir. 1960 yıllarda bozulan bu sistem, 2011 yılında tekrar restore edilerek eski haline gelmiş ve her yıl gözlenebilmektedir. Bu coğrafyada yetişen en önemli İslam düşünürlerinden İbrahim Hakkı aynı zamanda çok iyi bir şairdir. İşte bu engin bilgileri ışığında insanı ve yaratıcı ile irtibatını çok iyi anlayan alim, Tevfizname adlı şiirinde insana dünya hayatındaki zorluklar karşısında nasıl dik durulup, mutlu ve huzurlu olunabileceğinin sırlarını sunmaktadır. Osmanlı Türkçesi ile yazılmış bu eser, maalesef güzel olandan uzaklaşma hastalığımız nedeniyle günümüzde anlaşılamamaktadır. Bu eseri okuyup araştıranlardan ve kendi anladıklarımdan yola çıkarak Tefvizname hakkında yazdığım şerh, aslında çok daha uzun olan eserden aynı manaya gelen dörtlükler arasından benim seçtiklerimdir.
Tefvizname
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Allah şerleri bizim için hayıra çevirebilir. Bize şer gibi görünen olaylardan, Allah bizim için daha hayırlı sonuçlar çıkartabilir. Nitekim Bakara suresi 216. ayette Cenabı Allah “Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” Buyurarak bunu açıkça belirtmiştir. Zannetme ki gayr eyler. Zannetme ki tersi olur; yani bu Allah’ın takdiridir. Ardından Arif bunu seyreyler denilerek bu durumun farkına varmanın Ariflik derecesine ulaşmak olduğu vurgulanmıştır. Arif, irfan kökünden gelir ve tam manası ilim sahibi, ilimde ilerlemiş kişi demektir. Bununla ilgili güzel bir atasözümüzde ‘’Arif olan anlar ’’der. Kuran’da da bu mertebe övülerek Kuran ayetlerinin zor olan yani müteşabih kısımları karşısında İlimde ileri gitmiş olanların yani Arif kişilerin bunlar Allah katındandır ve bunların bilgisi ancak Allah’a aittir diyerek Kur’an’ın asıl kısmı yani yaşantıyı düzenleyen Muhkem (asıl) ayetleriyle ilgilendikleri belirtilir. Ayrıca bu teslimiyeti ve olgunluğu Arif olanların gösterebileceği anlaşılır. Erzurumlu İbrahim Hakkı’da bu satırlarda başımıza gelen musibet gibi görünen olaylara sabrederek sonucunda mutlaka Allah’ın bir hayır vereceğini ancak Arifler anlar ve sonucu bekler diyor. Sonunda da tüm şiir boyunca devam eden bu güzel satırlarla Mevla yani Yüce yardımcımız olan Allah’a tevekkül edip, yüzümüzü ve gönlümüzü ona döndürüp yalnız O’na güvenerek işlerin sonucunu bekleyelim. Çünkü O, ne yaparsa mutlaka en güzel şekilde yapar. Allah’a hiçbir şey zor gelmez; O’nun dilemesi sadece ‘’Ol’’ demektir. Demiştir. Neticeler ve başlangıçlar ona aittir. Bu olgu zaten İslam’daki Kader anlayışının özetidir.
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen Allah’a tevekkül et. Yani Allah’a tam teslim ol. Sadece ona güvenip dayan demektir. Tevekkül kuru kuruya Allah’a sığınmak değildir. Alabileceğin tüm önlemleri alarak, sebeplere sarılarak işlerin sonucunu Allah’a bırakmaktır. Resullulah’ın şu hadisi adeta tevekkülün özetidir. Resulullah çölden Medine’ye mescide gelen bir bedeviye ‘’ Yükünü ve deveni nereye bıraktın diye sorar.’’ Bedevi onu serbest bıraktım ve Allah’a tevekkül ettim deyince Resulullah ‘’ Devenin ipini güzelce bağlayıp sonra Allah’a tevekkül etseydin.’’ Buyurur. Tefviz et ve rahat bul. Şiirin de adı olan Tefviz kelimesi, tüm bu mısralarda anlatılan kavramların özüdür. Tefviz etmek Allah’ın vereceği her hükme razı olmaktır. Tam bir teslimiyet halidir. Bu teslimiyet İbrahim (a.s)’ da sembolleşmiştir. İbrahim (a.s) ‘a Halilulllah yani Allah’ın dostu ünvanını kazandıran bu teslimiyet İbrahim suresinde kısaca şöyle özetlenir. ’’Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.’’ İbrahim a.s bu teslimiyeti sadece bu sözüyle değil fiilen de gösterdi. Allah’ın emrine boyun eğerek oğlu İsmail’in boynuna kurban etme niyetiyle bıçak vurdu. Ancak keskin bıçak, İbrahimi teslimiyet karşısında kesmedi. Aynı teslimiyeti ateşe atılırken de gösterdi. Nemrut, öyle bir ateş yaktırdı ki yanına yaklaşılamadığı için İbrahim (a.s)’ı yüksek bir tepeden ateşe mancınıkla atmak üzere yerleştirdiler. Bu sırada Cibril ona geldi ve “Herhangi bir ihtiyacın var mı?” diye sordu. İbrahim ( a.s) ise Allah’tan başkasından bir şey istemem dedi. Bunun üzerine Cirbil ‘’ Öyleyse Allah’tan kurtulmayı iste.’’ Deyince İbrahim a.s ‘’O’nun benim halimi bilmesi yeter.’’ Diyerek teslimiyetin ve konumuz olan tefviz etmenin en güzel örneğini çağlar öncesinden bize sunmuştur. İşte İbrahim Hakkı da bu düşünceyle sen tüm gayretini gösterdikten sonra işin sonunu Allah’a tefviz eyle ve böylece rahatlık bul diyor. İşte çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan güven duygusu eksikliği insanları psikolojik rahatsızlıklara sürükleyen etmenlerin başında gelir. Ancak Allah’a sonsuz bir güven duygusu ile bağlanan kişi yani gönüllü kul olan rahatlığa kavuşur. Bu büyük duygu onu sarar ve hayatının her anında başına ne gelirse gelsin dimdik duruşunu bozamaz. Sabret ve razı ol. Hayırlı neticeler bazen zaman alabilir. Bu nun için sabırla dua ederek bekle ve Allah’ın vereceğine rıza göster. Çünkü Mevla böyle teslim olan kuluna ne verirse güzelini verir.
Kalbin O’na berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Kalbini O’na berk eyle. Kalbini Allah’a sağlamca bağla. Yani kalbindeki imanı sağlamlaştır. İmanın tarifi dil ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Yani sadece dil ile söylenen iman yeterli değildir. Bu söylediklerinin kalbine de işlemiş olması yani hiçbir tereddüte yer olmaması gerekir. İşte bu duruma Kalb-i mutmain yani tam inanmış kalp denilir. Ancak böyle bir kalp, imanın en üst derecesine kavuşur. Nitekim Hucurat suresinde yeni İslam’a giren bedevilere hitaben ‘’Bedevîler “İnandık” dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama “Boyun eğdik” deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi.’’ Buyurularak kabul görecek imanın kalbe yerleşen asıl iman olduğu vurgulanmıştır. Tedbirini terk et. Burada kullanılan tedbir, günümüzde kullanılan ‘’ tedbirli olmak iyidir’’. Deyiminde olduğu manada değildir. Çünkü şiirin yazıldığı dönemde Arapça olan bu kelimenin manası korku ile kendini kollamaktır. O zaman mana şöyle olur: Korku ve endişeni tek et; Allah’ın takdirini derk et. Yani iyice düşün ve anlamaya çalış. Düşünürsen anlarsın ki senin tedbirin Allah’ın takdirini geçemez.
Hallâk-ı Rahim oldur
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa’âl-i Hakîm oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hallak-ı Rahim odur. Bu tamlamanın manası, Allah bütün herşeyin yaratıcısıdır. Aynı zamanda Rahim yani tüm yarattıklarına yaptıklarının karşılığını tam olarak verendir. Rezzak-ı Kerim odur. Rezzak , rızkı yaratan ve takdim eden .Kerim, karşılık beklemeden veren. Yani yarattıklarına karşılık beklemeksizin rızıklarını tayin eden ve dağıtan Allah’tır. Fa’âl-i Hakîm odur. Sürekli ve kesintisiz olarak bu dünyada da ahirettede her işin hükmü O’na aittir. Bu mısralarda da İbrahim Hakkı, Cenab-ı Allah’ın yaratma, ceza – mükafat verme, rızık verme ve hüküm verme sıfatlarını Esma-ül Hüsna’dan, Allah’ın güzel isimlerinden tamlamalar oluşturarak güzel bir üslupla anlatmıştır. İşte Mevla bu güzel sıfatların sahibi olduğu için neylerse güzel eyler demektedir.
Bil Kadir-i hacâtı
Kıl ana münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bil Kadir-i Hacatı. İhtiyaçlarını kimin karşılayacağını bil. İhtiyaçlarını karşılayacak olan herşeye Kadir olan, kendisine hiçbir iş güç gelmeyen Allah’tır. Kıl ona münacatı. Senin ihtiyacını karşılayacak olan tek kuvvet Allah olduğu için sen de her iş için O’na dua et. Günde defalarca okuduğumuz Resulullah’ın deyimiyle Kur’an’ın anası olan Fatiha Suresindeki ‘’ Allah’ım yalnız sana kulluk eder. Yalnız senden yardım dileriz.’’ Ayeti bu manayı ifade eder. Biz bu sureyi okudukça adeta Allah’a ruhlarımızı yarattığı gün Elest meclisinde (Allah’ın Ruhları yaratılıp bir araya toplayarak ‘’Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diye sorduğu gün) söz verdiğimiz gibi bizim rabbimiz sensin. Ancak sana kulluk edeceğim ve istediğimi yalnız senden isteyeceğim diyerek bu sözleşmeye sadık kaldığımızı beyan ederiz. Böylece cesedimizden ayrı ve asıl özümüz olan ruhumuzun parçası olduğu yaratıcısı Allah ile irtibatını sağlarız. Terk eyle muradatı. Hep bu dünya nimetlerini istemeyi de terk et. Asıl yurt olan ahiret yurdu için de dua et. Yine namazlarda okuduğumuz ve Allah’ın mümin kullarına nasıl dua etmelerini öğrettiği ayetlerde ‘’ Allah’ım bize bu dünyada güzellikler ver. Ahirette de güzellikler ver.’’ Şeklinde dua etmemiz istenmektedir. Sen böyle dua edersen karşılığında Mevla göreceksin ki sana güzellikleri bahşedecektir.
Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandir o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bir işi murad etme. Bir şey isteme, dua’da bulunma manasında değildir. Aksine dua’da ısrarcı olmak gereklidir. Ancak bu söz inatçılığa dalalet eder. Allah’tan dua ile talep edersin. İstediğinin aksi yönünde bir gelişme olabilir. Bu durumda niye böyle oldu diye inatçılık etme. O başına gelen de Allah’tandır. Eğer sen Allah’ım sen bana hayırlı ise ver diye dua ettiysen Allah’ın neticede sana verdiğini gönül hoşluğu ile kabul et ; sakın reddetme. Resulullah’ın hayır istemek için ümmetine öğrettiği şu dua buna en iyi örnektir: ‘’ Allah’ım! Hakkımda hayırlısını bildiğin için, Sen’den hayırlısını istiyorum. Ve hayırlı olana gücün yetiştiğinden, Sen’in beni güçlü kılmanı diliyorum. Yâ Rab! Hayırlı olan tarafın belirlenmesini ve bildirilmesini Sen’in o büyük fazl ü kereminden bekliyorum. Allah’ım! Sen’in her şeye gücün yeter; halbuki benim yetmez. Sen her şeyi bilirsin. Oysa ben bilmem. Muhakkak Sen, bize görünmeyen her şeyi çok yakından bilensin; Sen Gaybı bilensin. Allah’ım! Şu azmettiğim işimde dînim, hayatım, dünyam ve âhiretim için hayır varsa, onu bana takdir et, onu bana kolaylaştır, onu bana mübârek kıl! Yâ Rab! Şu azmettiğim işimde dînim, hayatım, dünyam ve âhiretim için şer ve zarar varsa, onu benden uzaklaştır, benim gönlümü de ondan çevir. Ve her nerede hayır varsa, bana onu takdir et! İçimi de ona ısındır! ‘’ Göreceksin ki Mevla sana daha hayırlısını ve güzelini verecektir.
Dilden gamı dûr eyle
Rabbinla huzûr eyle
Tefvîz-i umûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Dilden Gamı dur eyle. Kederli konuşmalardan dilini uzak tut. Çünkü bu konuşmalar zamanla kendinin ve çevrendekilerin huzurunu kaçırır. Aynı zamanda ümitsizlik dolu sözler Allah’ın rahmetini gözardı etmeye girer ki bu Müslümanın yapısına terstir. Resulullah bu konuyu özetleyen hadisinde şöyle buyurmuştur : “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır koşuşsun ya da sussun.” İşte bu dilin afetlerinden korunmak için eşsiz bir reçetedir. Sen bu konuşmalardan kaçın ki, Rabbin senin kalbine huzur versin. Tefviz-i umur etmek iyi işlerde acele etmek yani salih ameller konusunda hızlı davranmaktır. Yani tüm mısralardaki mana şöyle olur: Dilini kederli konuşmalardan uzak tut. Kalbine huzur gelir. Sen asıl görevini yani Allah’a kul olmanın gereği olan salih amellerle meşgul ol. Gerisini bekle. Mevla sonucunu senin için güzelleştirecektir.
Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen adaleti zulüm zannetme. İnsanlar umduklarının tersi ile karşılaştıklarında kendilerine zor geldiği için bunu zulüm görüp ilahi adaleti görmezden gelip isyan etmemelidir. Zira Yunus Suresinde: ‘’Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.’’ Buyrularak bu gerçeği beyan edilmiştir. Bu gerçeği bilen olgun Müslüman başına gelen musibetleri kendinden bilerek yine Yunus (a.s)’ın kabul olunan tövbesinde ‘’ Gerçekten ben kendi nefsime zulmedenlerden oldum.’’ Diye dua ettiğini hatırlayarak Allah’ın adaletine teslim olur. Teslim ol; ateşte yanma. Teslimiyetini tam göster ki İbrahim a.s örneğinde olduğu gibi Allah dilerse yakma özelliği verdiği ateşe ‘’ İbrahim için esenlik ol.’’ Diyerek ateşi serinlik verici kılar. Ancak en mühimi de bu teslimiyet insanı en kötü akıbet olan cehennem ateşinden korur. Nitekim Bakara suresi 24. Ayette Allah ve Resulüne tam teslimiyet gösterin ki ‘‘yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının.‘’ Buyrulmuştur. Sabret sakın usanma. Başına gelenlere sabır göster. Usanıp da Allah’ın rahmetinden ve adaletinden ümit kesme sonucunda bekle ve gör Yüce Mevla güzellikleri bahşedecektir.
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir o öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Deme şu niçin şöyle. Aklınla bulamayacağın imani meseleler hakkında neden niçin sorularını bırakmak gerekir. İsra suresinde bu konuyla ilgili “Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu; kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.” Denilerek insanın bilmediği ya da zaten bilemeyeceği konular hakkında hüküm vermemesi öğütlenir. Bunun en güzel örneğini Resulullah’ın sahabelerinde görürüz. Resulullah, eğitim maksatlı bir soru sorduğunda bilgileri dahi olsa hepsi ‘’Allah ve Resulü daha iyi bilir.’’ Diyerek bize örnek teşkil ederler. Gaybın bilgisi yani geleceğin bilgisi sadece Allah’a ait olduğu için her işi yerli yerince ve kendi koyduğu ölçüyle yapmaktadır. Sen sabrederek Allah’ın takdirini bekle. Olaylara bu nazarla bak. Göreceksin ki Mevla en güzelini takdir edecektir.
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu mısralarda da beşeri ilişkilerde Müslüman kimliğine yakışan tutumlar anlatılmıştır. Kimseyi sosyal statüsü ne olursa olsun kendinden aşağıda görmemek ya da daha az değerli görmemek. Bu konuda Peygamber Efendimiz bile Abese suresindeki şu ayetlerle uyarılmıştır. “Surat astı ve yüz çevirdi; Kendisine o âmâ geldi diye. Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak? Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.’’Resulullah bir gün Mekke müşrikleriyle konuşuyordu. Onlardan biriyle meşguldü. Hedefi, sosyal konumu yüksek olan o müşriği İslam saflarına dahil etmekti. İşte tam bu esnada Peygamberimize soru sormak için gelen âmâ bir sahabi Abdullah bin Ümmi Mektum’u bırakıp muhatabıyla konuşmaya devam etti. Belki sabırlı olmalı, biraz beklemeliydi. Ancak O, Peygamberimizin konuşmasını keserek “Beni bilgilendir” diye seslenmişti. Resululah ise, belki tam netice almak üzereyken gelen bu davetsiz dostun ortamı bozan girişiminden rahatsız olmuş ve yüzünü çevirmiş ve ilgisiz kalmıştı. İşte bu tavrı nedeniyle yukarıdaki ayetlerle uyarılmış ve insanlar arasında ayırım yapılmaması gerektiği mesajı verilmiştir. İncitme gönül yıkma. Kimseye incitici söz söyleme, Allah’ın yarattığı tüm alemler içerisinde kendine mesken olarak seçtiği insan gönlünü sakın kırma. Resulullah’ın Müslüman kimliği tanımı da zaten şu şekildedir: ’’ Müslüman diğerlerinin elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’’ Sen nefsine yan çıkma. Çünkü nefsin sana her yaptığını süsler ve haklı göstermeye çalışır. Nefis kendini hep üstün tutmaya ve kendini temize çıkarmaya meyillidir. Nefse hakim olmanın en güzel örneğini veren Yusuf (a.s) ilgili ayetlerde Allah’ın yardımı olmasaydı ben de kendi nefsime hakim olamazdım. Diyor. Ayrıca haksızlıklara uğrayarak zindanlarda kalmasının ardından üstün bir makama çıkınca böbürlenmek yerine Yusuf suresindeki ayetlerde geçen şu örnek sözleri söylüyor: “Ben nefsimi temize çıkarmak istemiyorum, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”
Mü’min işi reng olmaz
Âkıl huyu ceng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Mümin işi reng olmaz. Müminin işinde hile olmaz. Akıl huyu ceng olmaz. Aklını kullanmayı huy haline getirmiş olgun insan kavga içine girmez. Meseleleri aklı selim ile çözer. Arif dili teng olmaz. İlim sahibi kişilerin sözlerinde üzüntü ve keder olmaz. Konuştuğu zaman Allah için konuşur. Herkes konuşmasından feyz alır ve huzur bulur.
Hoş sabr-i cemîlimdir
Takdîr kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hoş sabr-ı cemilimdir. En güzel sabır bana en çok huzur veren şeydir. Bu noktaya ulaşabilen kalp yatışmıştır. Allah’a tam teslimiyet göstermiş bu kalp hoşnuttur. Evet sabr-ı cemil böyle bir mertebedir. Yakup (a.s), biricik oğlu Yusuf’u kardeşleri kuyuya atıp kaybettiğinde Yusuf suresinde belirtildiği gibi adeta üzüntüden yıkılmıştı. Bu üzüntünün kendisinden kalkması için dua ederek şöyle diyordu: ‘’Artık bana düşen, sabrı cemil (güzel bir sabırdır). Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.’’ Takdir kefilimdir. Allah ki vekilimdir. Takdirinin benim için hayırlı olacağına eminim. Çünkü ben Allah’ı her işime vekil kıldım. ‘’Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. ‘’ Peygamberler zorluklarla karşılaştıklarında bu sözü söylemişlerdir. İbrahim (a.s ) ateşe atılırken kalbindeki teslimiyeti böyle ilan etmişti. Peygamber Efendimiz’de kendisine müşriklerin büyük bir ordu toplayıp Müslümanların üzerine yürüyeceği haberi geldiğinde bu sözü söylemişti. İşte Allah’a güvenip onu vekil tayin edenlerin akıbetleri görülmektedir. Ben de Allah bana yeter. O ne güzel vekildir. Dedikçe Mevla her işin sonucunu bana güzel eyleyecektir.
Her dilde anın adı
Her cânda anın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu mısralarda ve devam eden mısralarda Allah’ı güzel isim ve sıfatları ile övme bölümü gelmektedir. Her inananın dilinde Allah’ın adı vardır. O inanan kalpler de, tüm canlılar gibi hep O’nu zikreder. Her zorluk karşısında insanlar ve tüm yarattığı varlıklar O’nun yardımına muhtaçtır.
Naçar kalacak yerde
Negâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Allah, çaresiz gibi görünen dertlere karşı ummadığımız bir yerden, ansızın bir çıkış yolu verir. Talak suresinde ‘’Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. ‘’ buyrulduğu gibi Allah’a tevekkül edildiği takdirde her derde ummadığımız bir anda ve yerde bu derdin yerine Allah mutlaka dermanı verecektir. Onun için sabrederek bekleyelim. Çünkü Mevla neylerse güzel eyler.
Her kuluna her ânda
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda o bir sânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Allah Tek yaratıcıdır. Aynı zamanda yaratma eylemine her an sürekli olarak devam etmektedir. Bu bazen insan için deneme maksadıyla imtihan edilme süreci gereği sıkıntı olabileceği gibi bazen de bolca ihsan yani nimette olabilir ki bu da bir imtihan vesilesidir. Onun için Resulullah, Müslümanca yaşantının özeti olan şu sözle kendisi için istediği dünya hayatı modelini bizlere sunar. ’’Bir gün tok yatıp hamd etmeyi, bir gün ise aç kalıp sabretmeyi tercih ederim.’’Her anda o bir sanda. Allah her an bu yaratma eylemine kesintisiz olarak devam etmektedir. Ne yaratırsa da mutlaka güzel yaratmaktadır.
Vallah güzel etmiş
Tallah güzel etmiş
Billah güzel etmiş
Allah görelim netmiş.
Netmişse güzel etmiş.
Tüm bu yukarıda anlatılan kavramlar ve nasihatler neticesinde son mısralarda İbrahim Hakkı vallahi, tallahi ve billahi diyerek tam bir yeminle Allah’ın ayetlerine ve hadis-i şeriflere dayanarak Kainat yaratıldığından beri Allah, ne yaptıysa güzel etmiştir. Diyor. Kuran’da anlatılan tüm kıssalar da geçmişten beri Allah’ın eylemlerini anlatır ve görülür ki Allah’ın sünnetinde yani Sünnetullah’ta değişiklik olmamıştır. Zalimler hep cezasını bulmuş. Allah’a teslimiyet gösterenler mutlaka kurtuluşa ermiştir. O zaman sen de bunları oku ve üzerine düşün. Göreceksin ki Allah her yarattığını güzel yaratmış. Yaptığı her şeyi güzel yapmıştır. Mülk suresinde anlattığı gibi: ” Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.’’
Cenab-ı Allah, bu mısralarda anlatılan olgunluğa ve teslimiyet duygusuna ulaşarak zorunlu değil gönüllü kul oluşu cümlemize nasip eylesin.
Erdem Kılavuz
Aralık 2013